20 Ekim 2007 Cumartesi

....

bir yıldızın kayması gibiydi seni sevmem
bir kuşun kanat çırpışı gibiydi gitmen
oysa bir çınar ağacı gibi sevgim
biz gitsekte o ayakta kalır...

Tomurrcukk

her veda çıktığı kapıyı açık bırakır

Ayrılık, yarımların acısını bırakır ömrümüzün herhangi bir vaktine. Yaşanılan acı sadece bir sözcüğün
sıradanlığına sığdırılmıştır. Oysa o, soluk alıp verilen her dakikada saklıdır. Gecenin karanlığı ile gelen
sızı, göçmen kuşların kanadına takılan sevinç, kuzeyden esen rüzgarın kokusu, sonsuz dokunuştur
ayrılık.
Giden biraz yaşanmışlık biraz da yaşanacak şeyler götürmüştür. Biraz kendi ömründen biraz da onun
ömründendir götürdüğü. Oysa gözlerdeki ıssızlıkta bulunmuştur aranılan. Hiç bir bencillik kıyılarına
uğramadan yanaşılan bir limandır yaşanılan. Onca kalabalığın içinde çırılçıplak bulunulan yalnızlıktır
paylaştıkları. Uzun zamanlardan topladıklarıdır birbirlerine sundukları. Giden götürmüştür bir ömür
biriktirdiği acıları da.
Bir kuş kanadının çırpınışı kadar kısadır. Her şey bir anda bitiverir. Bulunduğu gibi, yüreğe kabul edildiği
gibi, anlaşıldığı gibi değildir bu. Zamanın hızı daha acımasızca işler terk edişin durağında. Başlarken
duyulan kaygıların dizildiği, kuşkuların yer edindiği kadar uzun değildir ömrü. İki kirpiğin buluşma
anından daha hızlıdır bazen ayrılık. O ilmek ilmek işlenen, günlerce diller dökülen ve bin türlü acının
içinden süzülerek getirilen sözcüklerin sihrinden yoksundur. Çünkü hiçbir yıkımın hassaslığa ihtiyacı
yoktur. Onda ayrıntı da yoktur. O sadece yıkar giderken... ve yıkım zaman ile bir bağ kurmaz. Çünkü
zamanın yeri yoktur gidenin bıraktığı yerde. Giden zamanı da almıştır yanında, gelecek geçmişin
gölgesindedir artık.
Mısralara sığmaz olur acının derinliği. Uçurumlar ile kıyaslanır yalnızlık. Uçurum kenarında gezer güzel
ve acı anılar. Her seferinde kalandır bu uçuruma devrilen.Ve hep kalandır anıların cenderesinde
boğulan. Fırtınalarda kaybolan, girdaplara takılan. Bilir ki kurtulduğu her fırtınadan, çıktığı her
kuytuluktan yokluğu duyacaktır. Bundandır ki hep kalan, ayrılığın nedenlerini düşünür uzun uzun. Bir
kuyunun derinliklerinde bulacağı ışığın onu getireceğini sanarcasına. Çaresiz kalınca, sanık
sandalyesini kurar. Bir kendini oturtur bir de gideni. Ama bulamaz suçu tespit eden bir delil. Hep
pişmanlıktır gelip dilinin ucuna dolanan. Ve güzele dair anlara kızmaya başlar. Güzel anlardan
pişmanlıklar gelip oturur içine. İşte o zaman gerçekten bitmiştir aşk. Yaşadığın güzellikten duyulan
pişmanlık bitirir her şeyi. Oysa kızılan ayrılıktır. Ayrılanın acımasızlığıdır. Belki de tanınamayandır kızılan.
Giden hep bir kapı aralamıştır kendine. Bir perde çekemez yaşadıklarına ama daha bir güvenle bakar
hayatına. Oysa hep bir kırık ayna taşır yanında ve her düşündüğünde aşkı o aynadan bakar kendine.
Belki de kalandan beklediği itaattir, kabulleniştir, sesindeki çaresizliği hissediştir. Bilmez ki ne büyük
bir yalnızlıktır içine düştüğü. Çünkü her veda kötü bir alışkanlık bırakır insanın hayatına. Veda ettiğin gibi
edilen olmanın da korkusunu salar yüreğine. O, acımasızlığın nasıl olduğunu bilir. Bunun içindir ki, aşkı
bir önceki gibi yaşayamaz. Çünkü aşkta acıma olmadığı gibi acımasızlığa da yer yoktur. Bu nedenle her
yeni aşka bu korkunun gölgesinde başlar giden. Artık giden değil kalan olmanın korkusu taşıyandır.
Her ayrılık, bir filmin sahnelerini bir romanın sayfalarını andırır. Bu yara bir daha asla kapanmaz ve
hiçbir ilaç iyileştirmez sanılır. Artık ne kuşların kanatlarına takılan sevinci duyumsar, ne bir çocuğun
tebessümünü fark eder ne de ağlamak onu teselli eder. O sadece, yalnızlığının girdabında nasıl
boğulduğunu düşünür. Her ayrılık, bitmişliğin veya zor ile kazanılanın kolay kaybedilmesinin
kabullenilmemesidir; kendisine sorulmadan alınan bu kararın incittiği onur, sevgi sözlerinin ardında
gizlenmiş olan terk edişin bir anda bilinmesidir ayrılık acısı.
Her veda çıktığı kapıyı açık bırakır. Arkasından kapatmaz, kapatamaz. Çünkü o arkasına bakmadan
gidendir. Arkaya bakmanın, bıraktığı yıkıntıyı görmenin anılarında silinmeyen bir acının resmini
çizeceğini bilir. Bu nedenle hiçbir veda arkasına bakmaz ve bu nedenledir ki, çıktığı kapıyı kapatmaz.
Oysa her veda şunu hep unutur; her aşk bir veda kapısından girer.

suskunluğumdan anla beni....

Üzüntülerim var dinmeyen gözyaşlarım bitmeyen zulümler var
Vuslat mı hasret mi yaşadığım bilemiyorum
Varsa çektiğim söyle bende bileyim
Sen mesut ol kahrını çeker yüreğim
Umutlarım yıkık kırk yaşında gibiyim
Kalbim kırık nereden bilesin ki ben ne hallerdeyim
Sevdamın adı unutmak olsaydı adını buharlanmış camlara yazardım ,
Ben seni yüreğime işledim tel tel nakış nakış

Huzur veren bakışların nerede şimdi
Teselli eden bakışların nerede şimdi
Terk edilmiyor ki çekip te gitsem
Anıları hatıraları bir çırpıda silsem
Acılar mesken kurdu yüreğime senden sonra
Ne yana baksam bir garip ağlıyor
Ah çekenler sanki geceyi inletiyor ,
Uyku nasıl girsin gözlerime

Bahçelerde dikenler büyüyor şimdilerde
Geceye hüzün çöker ellerimde hilal yok
Gurbet olur buralar bana göçer giderim
Bir köşeye çöker gelmesen de ben beklerim
Sözlerin en güzeli sana aittir
Terk ettiğim sevdalar sırtımdan vurdu beni
Kim bulacak kaybolup ta yiteni
Umuduma katık ettiğim hayallerimde
Tadını bilmediğim sevgileri bana tattırdın da ,
Sevmelerin anlamını işte o an anladım ben
Aşkın semasına uçurmuştun ya beni
Yüzüme tebessümleri yerleştirmiştin ya
Yak beni aşkın ateşinde bas bağrına
Kırık dökük de olsa dilsizliğimden anla beni
Suskunluğumdan anla beni..!

BENİM KALELERİM KUMDANDI


benim kalelerim kumdandı
içine sevdamı gizlemiştim
ve bir dalgada yıkıldılar...
sevdamda,tüm emeğimde
kale'm gibi eriyip yokolup gitti...

benim kalelerim kumdandı
içine saklanmıştım
dünyanın pisliğinden
içimde yaşadığım herşey
vuran dalgayla
savunmasızca
kaybolup yokolup gitti....
çünkü benim kalelerim kumdandı....

Tomurrcukk

18 Ekim 2007 Perşembe

GİDERSEN

Nefes almak nasıl unutulmazsa,
Yaşanmış aşklar da öylesine unutulmaz.
Sert kahvenin tadı gibidir acısı.
Yorgunluk bilmezliğimiz, demini almamış sabah çayı.
Hamile bir kadının aşermesi gibidir özlem,
Yani kavuşmadan bitmek bilmez bu arzu…
Alkolün tuhaf dokunuşudur,
Aşık olup da başkalarını görememek,
Görüp de şekillendirememek.

Yolun uzunluğu korku veriyorsa,
Hiç çıkma!
Ama vermişsen kararını,
Gidiyorum diyorsan,
Bil ki dönüşü yok!
Gidersen de,
Ortasında kalırsan da,
Senin bir köşeni meşgul edecek,
Hep düşüp kalktığın taşlı-çakıllı,
Acılı-ağrılı, serin ya da sıcak,
Aldıramadığın kalıcı hatıraların olacak.

Sakın Unutma!!!

17 Ekim 2007 Çarşamba

SENİ SAKLAYACAĞIM

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.


Özdemir ASAF

BENİ GÜZEL HATIRLA

Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farz et ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...
Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, her şeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
Beni güzel hatırla!
Sayfalarca mektup bıraktım sana.
Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
Sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
Beni güzel hatırla!
Sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
Ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları...
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
Gidiyorum...

3 Ekim 2007 Çarşamba

Elimden Gelen Bu

elimden gelen bu ben iki kisiyim
çogalmak neyse ne, azalmak zor
birisi seni her an birakip gittigim
öbürü kan gibi tutulmus seviyor
agzindaki aci alnindaki çizgiyim
gözlerine kirli bir bulut getirdim
hiçbir sevinç aydinligi onu silemiyor

elimden gelen bu ben iki kisiyim
birisi kapadigin kapilardan gitmiyor
yagmur yagmaksa o günes açmaksa o
bir yerin üsüse onun sicakligi
öbürü en içten çagrini isitmiyor
hüneri ne dersen duygu kaçakçiligi
alip tutmaksa o basip gitmekse o
bakislari kiyisiz bir deniz uzakligi

elimden gelen bu ben iki kisiyim
ikisi birbirinden çikmaya ugrasiyor
bilmem ki hangisinden nasil vazgeçeyim
birisi yeni bastan serüvene baslamis
öbürü silahinda son mermiyi yakiyor
çogalmak neyse ne, azalmak zor

Attila İlhan

2 Ekim 2007 Salı

can yücel'den...

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, kendi yolumu çizdiğimde
anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,ya da dinleyerek değil.
bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, aşk peşinden neden
yalınayak koştuğunu anladım.
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, neden hiç
ağlamadığını anladım.
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
gözyaşlarımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım.
Fakat hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiği zaman anladım.
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş mağrifet, yüreğini elime
koyduğunda anladım.
''Sana ihtiyacım var, gel'' diyebilmekmiş güçlü olmak,sana ''git''
dediğimde anladım.
Biri sana ''git'' dediğinde ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, git
dediklerinde gittiğimde anladım.
Özür dilemek değil ''affet beni''diye haykırmayı istemekmiş pişman olmak,
gerçekten pişman olduğumda anladım.
Ve gurur kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, sevgi dolu yüreklerin
gururu olmazmış, yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.
Ölürcesine isteyen, beklemez sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
beni affetmeni ölürcesine isteğimde anladım.

SEVMEK EMEKMİŞ
EMEK İSE VAZGEÇMEYECEK KADAR, AMA ÖZGÜR BIRAKACAK KADAR SEVMEKMİŞ........

1 Ekim 2007 Pazartesi

Sevgiliye Bir Mektup

Beni düşündüğünde
Özlemin bir damla umut oluyorsa kestane karası gözlerinde
Sakın umudunu kağıt bir mendille silip çöpe atma!
Gün gelecek ;
Acılarınla büyüttüğün sevda çiçeğin tomurcuklanacak
Güneş bir başka doğacak ve yağmurlar umutla yağacak
Ve sana söz tomurcuk çiçek açtığında yanında olacağım,
İşte o zaman hayallerin pembe bir düşten ziyade,
Beyazlar içinde bir gerçek olacak,
Umudunu hasretine yenik düşürme sakın
Mutluluk bizim mutluluk yakın!